6 Ocak 2016 Çarşamba

2016'ya Merhaba

Adamın biri , bir gün , blog yazmaya karar verdi .  Ve o gün bugündür  bloglarına yıllık tutar gibi   devam ediyor .    2006 ... 2016  .  Bu yazı ve sayfalar ile de  onbirinci yıl macerası başlamış oluyor .

Bu adam "Aylak Adam"  diyor kendine .  Hiç şüphesiz ki sözlük anlamında ki manasının ötesinde  bir ironi barındırıyor bu isim  .  Okuyabilmek ve yazabilmenin hem heyecanını duyabilmek hem de keyfini alabilmek için açıkçası ruhunun , zihninin " aylak " olması gerektiğine inanıyor bu adam . Hem de bin türlü işin , yoğunluğun, koşuşturmanın ve keşmekeşin içinde .  Özgürlüğü  hissediyor uçsuz bucaksız bir denizdeymişçesine ,  sırları aralıyor gizemli bir mağaranın dehlizlerinde ,  içindeki " yoğunluğu" aylaklık ile devşiriyor ve dönüştürüyor ...

Gemisini yelkenlerini  dolduran rüzgarlar da tıpkı  , poyraz, lodos , karayel, keşişleme gibi  çok çeşitli . Kitaplar kuzeyden , Konserler batıdan , Filimler güneyden , gözlemler, izlemler doğudan eser gibi şişiriyor Aylak Adam'ın gemisinin yelkenlerini ...

Ve yol alıyor  ileriye  Aylakça

Aylak Adam Konuştu
2016'nin ilk günleri



Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
...
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.


Orhan Veli